Site Rengi

02.01.2020
291

GÜRÜLTÜYE NEDEN OLMA SUÇUNA 2 YILA KADAR HAPİS CEZASI

İnsanlar üzerinde olumsuz etki yapan ve hoşa gitmeyen seslere gürültü denir. Özellikle büyük kentlerimizde gürültü yoğunlukları oldukça yüksek seviyede olup, Dünya Sağlık Örgütü’nce belirlenen ölçülerin üzerindedir.

Bu çevre sorununun kolektif ve bireysel mahiyette olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Gürültü kirliliğinin kolektif mahiyetteki sonuçları doğal ve yapay çevreyle ilgilidir. Çünkü gürültü kirliliği hem fizyolojik hem de psikolojik yönden insan sağlığına zarar verdiğinden toplum sağlığı açısından ciddi bir tehlikedir. Ayrıca gürültü kirliliği, bazı hayvan türlerinde sağlık sorunlarına yol açtığı gibi davranış değişikliklerine de neden olmakta, örneğin kuşları göç yollarını değiştirmeye zorlamaktadır. Gürültü kirliliğinin bazı hayvan türlerinin DNA’larını zarara uğrattığı da bilinmektedir. Gürültü seviyesinin yoğun olduğu alanlarda bulunan yapılar titreşim nedeniyle aşındığından gürültü kirliliği yapay çevreye de zarar vermektedir. Örneğin gürültü kirliliğinin antik yapılara verdiği zarar, yapay çevrenin bir unsuru olan kültürel çevreye ilişkindir. Gürültü kirliliğinin bireysel sonuçları ise pek çok temel hakkın ihlali ile ilişkilendirilerek açıklanabilir. Örneğin gürültü kirliliğine doğrudan maruz bırakılan, bu sebeple fizyolojik ve/veya psikolojik sağlığı bozulan kişinin vücut bütünlüğünün ve dolayısıyla kişi dokunulmazlığının ihlal edildiği, maddi ve manevi varlığının zarar gördüğü söylenebilir. Yine doğrudan maruz kaldığı sürekli gürültü nedeniyle konutunda uyku, dinlenme gibi gündelik bireysel ve ailevi faaliyetlerini sürdüremez hale gelen kişinin özel hayatına ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği ifade edilebilir.

Gürültü kirliliği bir çevre sorunu olup, gürültünün kontrolü ve etkin yönetimi çevre politikasının bir parçasını oluşturmaktadır. Çevrenin korunmasında ceza hukuku önem arz etmekte; bu bağlamda devletler iç hukuklarında insanın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını korumak amacıyla, yasal düzenlemeler kabul etmektedir. Türk Ceza Kanunu’nda gürültüye neden olma suç olarak düzenlenmiştir.

Gürültüye neden olma suçu Türk Ceza Kanunu md. 183’te “İlgili kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, iki aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Suçun mağduru toplumu oluşturan herkestir. Bu hususun önemi mağdurun belirlenebilir olması yönünden bu suçu kişilerin huzur ve sükunun bozma suçundan da ayırmaktadır.

Yargıtay 18. Ceza Dairesi de gürültünün insan sağlığını olumsuz etkilediğine dikkat çekerek, ‘gürültüye sebep olma’ suçundan açılan davalarla alâkalı emsâl bir karara imza attı. Yüksek Mahkeme, gürültü suçuna karışanların mağdur aranmaksızın 2 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılanmasına hükmetti.

8. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen ‘gürültüye sebep olmak’ davasından çıkan beraat kararı temyiz edildi. Yargıtay 18. Ceza Dairesi emsal bir karara imza atarak davada, gürültüye mâruz kalan bir mağdurun olmaması gerekçesiyle sanık hakkında verilen beraat kararının bozulmasına hükmetti. ‘Gürültüye sebep olmak’ suçunun Türk Ceza Kanunu’nun 183. maddesinde düzenlendiğine dikkat çekilen kararda şöyle denildi:

”Gürültüye sebep olma suçunun belli bir mağduru yoktur. Toplumda yaşayan herkes bu suçun mağduru olabilir. Gürültünün belli olmayan bir kimseye karşı yapılması bu suçu TCK’nın 123. maddesindeki kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçundan ayırmaktadır. TCK’nın 123. maddesindeki suçun faili belli bir kimseyi hedef almakta iken, TCK’nın 183. maddesindeki suçun faili belli bir kimseyi hedef almamaktadır. Bu suçun oluşması için sanığın ilgili kanunlarda belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye sebep olması yeterlidir. TCK’nın 183’teki suç somut tehlike suçudur. Suçun oluşması için gürültüye mâruz kalan kişinin sağlığının bozulması gerekmez, gürültünün insan sağlığını tehlikeye düşürmeye elverişli olması yeterlidir. Açıklamalar ışığında somut olayda gürültü seviyesinin insan sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmadığı yönünde değerlendirme içeren bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak beraat kararı verilmesi kanuna aykırıdır. Mahkeme kararının bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”

Suçun maddi unsuru ilgili kanunlarda belirtilen yükümlülüklere aykırı olarak gürültüye neden olma olup, gürültünün insan sağlığının zarar görmesine elverişli olması gerekmektedir. TCK md.183’te geçen “ilgili kanunlar”, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve bu konuda düzenleme yapan ilgili kanunlar ile bu kanunların yollama yaptıkları yönetmeliklerdir.  İlgili gürültünün insan sağlığını bozacak düzeyde olup olmadığının tespit edilmesi ve bunun sonucunda bir hükme varılması gerekmektedir. Yargıtay da bu hususu “Türk Ceza Kanunun 183. maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için; ölçülen gürültü düzeyinin 04.06.2010 tarihli Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğinin belirlediği limit değerinin üzerinde olması tek başına yeterli olmayıp ayrıca insan sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmayacağının da bilimsel ölçütlerle yani odyoloji uzmanlığı bulunan iki hekim ve yine bir odyologdan oluşacak heyetten alınacak raporla belirlenmesi gerekecektir.” şeklinde belirtmiştir.

Suçun düzenleniş şekli göz önüne alındığında insan sağlığının bozulmuş olması suçun oluşumu için gerekmemektedir ve bu sebeple bu suç bir tehlike suçudur.

Bir diğer önemli husus ise bu suç ile Kabahatler Kanunu md. 36’da düzenlenen gürültüye neden olma kabahati ile bu suçun ayrımı noktasıdır. Kabahatler Kanunu md. 36 “Başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde gürültüye neden olma” eyleminden bahsetmektedir. Buradan da açıkça görüleceği üzere ilgili düzenleme kapsamında gürültü yapılması yeterli olup, gürültüye neden olma suçunda olduğu gibi insan sağlığını bozmaya elverişli olup olmadığı önemli değildir. Şayet salt gürültü yapılmış ise Kabahatler Kanunu md. 36, ilgili kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olunması durumunda ise TCK m. 183’te düzenlenen gürültüye neden olma suçu oluşacaktır. Nitekim “Kuru sıkı tabancayla meskun mahalde ateş etme” eyleminin, 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 36.maddesindeki “gürültüye neden olma” kabahatini oluşturmaktadır. İlgili Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararından da açıkça görüleceği üzere kuru sıkı tabancanın gürültü düzeyinin insan sağlığını bozacak elverişlilikte olmaması sebebiyle eylem gürültüye neden olma suçunu oluşturmamaktadır.

Bu suç kasten işlenebilen bir suç olup taksirli hali suç olarak düzenlenemediğinden dolayı taksirle işlenmesi mümkün değildir. Suçun olası kastla da işlenmesi mümkün olup herhangi bir saik aranmamaktadır. Bunun yanında suçun ihmal suretiyle işlenmesi de mümkündür. Yargıtay’da suçun ihmal suretiyle işlenebileceği yönünde bir karar vermiş olup ilgili kararda bu hususu “Katılan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce sunulan 12/06/2006 tarihli ve 2022 sayılı ölçüm sonuçlarının da yer aldığı raporlarda sanığın iş yerinde ses izolasyonu yapmaması nedeniyle sınır değerlerin bir kaç kat üstünde gürültüye neden olduğunun belirlenmiş olması karşısında, mahallinde teknik bilirkişiyle keşif yapılıp, sanığın ses yalıtımı yapmaması nedeniyle çevreye yaydığı gürültünün insan sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmadığına dair rapor aldırıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi,” şeklinde ifade etmiştir.

Suçun cezası iki aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır. Dava zamanaşımı suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl olup, zamanaşımı kesen nedenlerden birinin bulunması durumunda 12 yıldır. Suçun soruşturulması ve kovuşturulması resen gerçekleştirilir. Cezanın sınırı göz önüne alındığında ise fail açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

DİDEM BİÇER

Avukat